Sosyal Medyada Nefret Söylemi ve İfade Özgürlüğü
Reklam
Av. Burak EVCİ

Av. Burak EVCİ

Av. Burak EVCİ

Sosyal Medyada Nefret Söylemi ve İfade Özgürlüğü

13 Eylül 2025 - 20:00

Dijitalleşmenin hızla gelişmesiyle birlikte sosyal medya, bireylerin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma imkânı bulduğu en önemli platformlardan biri haline gelmiştir. Bununla birlikte, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek paylaşımlarla nefret söylemi niteliği taşıyan ifadeler arasındaki sınırın belirlenmesi, günümüzde hukukun en tartışmalı alanlarından birini oluşturmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ancak aynı zamanda milli güvenlikten kamu düzenine, başkalarının haklarının korunmasından genel ahlaka kadar çeşitli gerekçelerle bu özgürlüğün sınırlandırılabileceğini de açıkça belirtmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında da ifade özgürlüğünün, şoke edici ve rahatsız edici görüşleri dahi kapsadığı kabul edilmektedir. Fakat nefret söylemi, bu korumanın dışında tutulmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi de benzer bir şekilde ifade özgürlüğünü koruma altına almakta, fakat AİHM içtihatları, nefret söylemi niteliği taşıyan ifadeleri bu korumanın dışında bırakmaktadır. Dolayısıyla, ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı, demokratik toplum düzeni içerisinde sınırlandırılabileceği kabul edilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nda doğrudan “nefret söylemi” tanımı yapılmamıştır. Ancak TCK’nın 216. maddesi “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunu, 122. maddesi ise “nefret ve ayrımcılık yasağını ihlal” fiillerini düzenlemektedir.
Özellikle son yıllarda sosyal medyada dini inançlara, etnik kimliklere veya toplumsal gruplara yönelik hakaret ve tehdit içeren paylaşımlar artış göstermektedir. Bu durum, toplumun huzurunu zedeleyen bir tablo ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte uygulamada, eleştiri niteliğindeki sert söylemlerle nefret söylemi arasındaki ayrımın her zaman net çizilememesi, hem yargı mercilerinde hem de kamuoyunda tartışmalara yol açmaktadır.
İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temel unsurlarından biridir. Elbette hukuk, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı değil; onu koruyucu bir perspektife sahip olmalıdır. Ancak özgürlüğün sınırı, başkasının onurunu, güvenliğini ve yaşam hakkını ihlal ettiği noktada bitmektedir. Nefret söylemleri, bireylerin onur ve haysiyetine zarar vermesinin yanı sıra toplumsal barışı ve kamu düzenini tehdit eden bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle hukuk, bir yandan ifade özgürlüğünü korurken diğer yandan nefret söylemiyle etkin biçimde mücadele etmek zorundadır.
Buradan hareketle, sadece cezai yaptırımlara dayanmak çözüm olamamaktadır. Bilinçlendirme kampanyaları, dijital okuryazarlığın artırılması ve sosyal medya platformlarının sorumluluk üstlenmesi de şarttır. Çünkü ifade özgürlüğü ile toplumsal barış arasında kurulacak denge, ancak çok yönlü bir yaklaşım ile sağlanabilecektir.
Unutmayalım: Sosyal medya, özgürlüğün sesi olabileceği gibi nefretin de aracı olabilir. Bu noktada sorumluluk hepimizin omuzlarındadır.
 
Av.Burak EVCİ
[email protected]
 

Bu yazı 2646 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum