İlker BIYIK

İlker BIYIK

İlker BIYIK / Eğitimci

Gizem

12 Eylül 2022 - 15:27

Hava çok sıcaktı. Çocuk odanın içinde bir aşağı bir yukarı geziniyor, oflayıp püflüyordu. Yapacak bir şey bulamadığından sıkıldığı besbelliydi. Birden bahçeye çıkmayı düşündü. Belki oyalanacak bir şeyler bulabilir, sıkıntısını bir an bile olsa geçirebilirdi.

İşte bahçedeydi. Köşeye, eski tulumbanın yanındaki yaşlı ıhlamura doğru ilerledi. Ihlamurun yaydığı hoş koku onu biraz ferahlatmıştı. Buna rağmen içindeki sıkıntı hala etkisini gösteriyordu. Yere çömeldi. Bulduğu küçük bir dal parçasıyla toprağı kazmaya, ona değişik şekiller vermeye başladı. Bilmem ne kadar bu vaziyette zaman geçirdikten sonra duyduğu seslerle kendine geldi. Evet dışarıdan sesler geliyordu. Hem de bu sesler yaşıtlarının sesleri idi. Hemen işini bıraktı ve doğruca bahçeden sokağa çıktı.

 Sokağın ilerisindeki yaşlı çınarın gölgesinde bir grup çocuk yere çömelmiş, pür dikkat bir şeye bakıyorlardı. Olup biteni anlamak için oraya gitmeyi, arkadaşlarının bütün ilgisini üzerinde toplayan bu sırrı çözmeyi düşündü. Acaba hiçbir kuvvetin söz geçiremeyeceği bu afacanları bu kadar ilgilendiren şey ne idi?

Yavaş yavaş ilerlemesini sürdürdü. Bir taraftan da kendisini görmemeleri için özen gösteriyor, sakladıkları şeyi gizlemelerinden korkuyordu. Bütün bu düşünceler içinde ilerlemeye devam etti. Artık onlara iyice yaklaşmıştı. Önce etten örülmüş bir duvar gibi gözüken bu çemberin etrafını dolaşıp ortadaki o gizemi keşfetmeye karar verdi. Fakat ne mümkün! Bir aşağı bir yukarı dolaşmasına, çömelip, zıplamasına rağmen bir türlü bu sırrı öğrenemedi. 

Sonunda karar verdi. Bütün cesaretini toplayacak ve gidip o sırrın ne olduğunu soracaktı. Belki bu işte başarılı olamayacaktı, fakat önemli olan denemek değil miydi ?

- Merhaba arkadaşlar. Bugün nasılsınız? 

Diyerek söze başladı. Mümkün olduğu kadar alttan almaya, iyi bir etki bırakmaya çalışıyordu. 

- Merhaba Macit !

Baykuş burunlu, alnının üstünde muhtemelen dünkü maçta alınmış bir yara izi olan arkadaşı Necip halkadan kafasını uzatıp onu selamladı. Bundan kuvvet alan Macit cesaretini topladı ve devam etti. 

- Orada ne yapıyorsunuz? Bakabilir miyim? 

Birden gruptaki çocuklar birbirlerine bakıştılar. Fısıltılar ve gülüşmeler biraz önceki ciddiyetin yerini aldı. Ona bu gizemi göstermekle göstermemek arasında bocaladıkları besbelliydi. Şu anda Macit, onlara güven vermesi gerektiğini biliyordu. 

- Kimseye söylemem! 

Fakat bu söz beklenilen tesiri göstermedi. Grupta hala çekimserlerin olduğu anlaşılıyordu. 

- Vallahi söylemem, billahi söylemem!

Bu sözlerin grupta çözülmeler yaptığını gören Macit doğru yolda olduğunu anladı ve devam etti. 

- Eğer söylersem misket oyunlarında yenileyim, körebelerde bulunayım! Tamam mı?

İşte anahtar sözler bunlardı. Bu afacanların yegane ilgi alanları oyunlardı. Tabi ki yeminleri de buna göre olacaktı. Macit çok uğraşmış fakat sonunda nabza göre şerbet vermeyi başarmıştı. Artık önündeki bütün kapılar açıktı. 

Grup, yanlara doğru açılarak Macit’ e yol verdi. Macit yavaş yavaş, zafer kazanmış bir komutan edasıyla grubun ortasındaki sepete doğru ilerledi. Yavaşça sepetin yanına çömeldi ve üstündeki un çuvalından bozma, üzerinde koca koca yağ lekeleri bulunan kirli örtüyü kaldırdı. Bunları yaparken kalbi tıpkı ökseye yakalanmış bir serçeninki gibi atıyor, elleri titriyordu. Fakat o da ne!? Sepette hiç de ummadığı bir manzarayla karşılamıştı. 

Şu anda karşısında duran şey canlı bir mahluktu. O daha çok bir parça pasta ya da şekerleme beklerken karşılaştığı bu mahluk onu çileden çıkarmış, bütün hayallerini bir anda söndürmüştü. 

Macit’ in bu kadar uğraşmasına, dil döküp yalvarmasına neden olan bu gizem, geçen hafta gözleri önünde doğuran komşuları Hamdi Bey’ in kedisi Tekir’ in her biri yün yumağını andıran yavrularından biri idi.

Merhaba kıymetli okurlar bu hafta okullar eğitim öğretime başlıyor. Ben de ders vermeye başlayacağım. Yukarıda okuduğunuz hikaye ile lise yıllarımda beni yazım serüveninin içine atan edebiyat öğretmenim Serpil Hanım’ ı saygı ile anmak istedim. İyi ki dönem ödevi olarak bana hikaye yazma görevini vermiş. Üzerimde o kadar çok öğretmenin emeği ve hakkı var ki!!! 

Allah hepsinden razı olsun. 

Saygılarımla…

Bu yazı 1544 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum